ŞÜFA ÖNALIM HAKKI NEDİR? ŞÜFA DAVASI SÜRESİ

ŞÜFA ÖNALIM HAKKI NEDİR

GENEL BİLGİLER
 
1- Şuf'a hakkı nedir?

Bir taşınmazın hissedarı, payını diğer paydaşlardan hariç üçüncü kişilere satarsa paydaşlara tanınan "öncelikle alım" hakkıdır.

  • Hisseli mülklerin satışında aynı mülk üzerinde pay sahibi olan hissedarların öncelikli satın alma hakkıdır.
  • Hissedarlık durumu meydana geldikten sonra hissedarlardan her biri kendi payını üçüncü bir kişiye sattıkları takdirde öteki hissedarlar yararına şufa hakkı doğar. Şufa hakkından feragat edilebilir. Bunun resmi şekilde yapılıp tapuya tescil edilmesi gereklidir (satın alma hakkını kullanmamak).
  • Paydaşlar arasında şufa hakkı kullanılamaz.
  • Taksimi yapılmış veya kat mülkiyetine geçilmiş taşınmazlarda şufa hakkı kullanılamaz.

2- Şufa hakkının kullanılması;

  • Şufa hakkının kullanılması; diğer hissedarlar tarafından satışın yapıldığını öğrendikleri tarihten itibaren bir ay, öğrenilmemesi durumunda on yıldır. Bu sürenin geçirilmesi hak düşürücüdür.

3- İki çeşit şufa vardır:

  • Sözleşmeden doğan şufa hakkı
  • Kanuni şufa hakkı (Tapuya şerh edilmez)

4- Önalım (şuf'a) hakkının kullanma süresi nedir?

Tapuda satışın yapıldığının öğrenildiği tarihten itibaren bir ay, öğrenilmemesi durumunda on yıldır. Bu sürenin geçirilmesi hak düşürücüdür

TRAFİK KAZASI DAVALARI

GENEL BİLGİLER

TRAFİK KAZALARI İLE İLGİLİ DAVA VE TAZMİNATLAR

Birçok vatandaşımızın bu konuda yasalarca kendisine tanınan hakları kullanmadığı gibi birçoğunun da bu haklardan haberdar olmadığını üzülerek görmekteyiz. Bu sebeple hem konunun aydınlatılması hem de yapılması gerekenler konusunda aşağıda bazı bilgiler verilmiştir.

a) Ölümlü Trafik Kazaları:

Ölümlü trafik kazaları ülkemizde sıklıkla yaşanmaktadır. Bu kazlardan sonra kanun koyucu vefat eden şahsın yakınlarına bazı konularda tazminat hakkı vermiştir. Bu tazminatları, başta destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere cenaze ve defin gideri, vefat eden şahsın vefatına kadar yapılan tedavi ve diğer masraflar, kazaya karışan aracın uğradığı hasarın maddi değeri gibi başlıklar altında ifade edebiliriz. Bu kısımdaki zararlar maddi zarar olarak değerlendirilir ve maddi tazminat talebine konu edilebilir. Bu başlıkları biraz daha açacak olursak;

1. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı:

Kaza sonunda hayatını kaybeden şahsın desteğinden yoksun kalanların, akrabalık bağı aranmaksızın yoksun kaldıkları bu desteği maddi karşılık olarak talep edebilme hakkını ifade eder. Anne, baba, çocuk ve kardeşler gibi müteveffa şahsın çekirdek ailesinden olanlar bu zararın tazmini talep edebilecekleri gibi, aralarında hiçbir bağ olmadığı halde müteveffadan sağlığında destek aldığını ispat edebilen 3. kişilerde bu tazminatı talep edebilirler.

2. Çocuk ölümlerinde destekten yoksun kalma tazminatı:

Kaza sonunda vefat eden küçük yaştaki çocuklar için de destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir. Anne ve baba çocuğun ileriki yaşlarda kendilerine destek olacağını ileri sürerek tazminat talebinde bulunabilirler. Vefat eden çocuğun ve desteğini alması muhtemel şahsıların yaşları ve diğer etkenler nazara alınarak hesap edilecek tazminat hüküm altına alınmaktadır.

3. Hastane ve Tedavi Giderleri:

Kaza sonucunda hayatını kaybeden şahıs ölmeden önce tedavi görmüş ve yakınları tarafından başkaca masraflar yapılmışsa yapılan bu masraflar da maddi tazminat kapsamında değerlendirilerek tazmini talep edilebilecektir.

4.Defin ve Cenaze Giderleri:

Müteveffanın vefatı sebebiyle yapılan masraflarda yine maddi tazminat kapsamında değerlendirilerek talep edilebilmektedir. Bu konuda defin giderleri, cenazenin bir yerden bir yere taşınması için gerekli zorunlu masraflar, kefen masrafı, yemek giderleri vb. örnekler verebiliriz. Ancak uygulamada mahkemelerce 1.000 TL ila 2.000 TL gibi maktu miktarlar hüküm altına alınmaktadır. Ancak müteveffanın yakınları yaptıkları masrafın daha fazla olduğunu iddia ve ispat edebiliyorsa o bedelin hüküm altına alınması gerekir.

5.Manevi Tazminat:

Kaza sonrasında hayatını kaybedenlerin yaşadıkları elem ve ıstırabın bir nebze olsun tatmini için yasa koyucu tarafından öngörülmüş bir tazminat türüdür. Manevi tazminat bedelinin takdirini yasa koyucu münhasıran hâkime vermiştir. Hâkim maddi tazminata hükmederken dosyaya ibraz edilen raporlar ve diğer maddi verilerle hareket etmek zorunda iken, manevi tazminat konusunda hâkimi sınırlayan bir durum söz konusu değildir. Ancak bu durum hâkimin tamamen keyfi bir şekilde karar verebileceği anlamına da gelmemektedir. Hâkim tarafların sosyo-ekonomik durumları, kazanın ve vefatın kişiler üzerindeki etkisi gibi olguları dikkate alarak hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedecektir.

b) Yaralamalı Trafik Kazaları:

Yaralamalı trafik kazalarında ise durum biraz daha farklıdır. Burada kazadan etkilenen şahıs yaşamını sürdürdüğü için destekten yoksun kalma tazminatı yoktur. Bu sebeple uğranılan zarardan birinci derecede etkilenen yaralı şahıs, yaptığı tedavi giderleri, hastane de evinde yattığı sürede çalışamadığı için mahrum kaldığı gelirlerin tazminini talep edebilir. Ayrıca kaza sonrası maruz kaldığı süreçteki elem ve ıstırap için yine manevi tazminat talep edebilecektir.

İş Göremezlik Tazminatı:

Kaza sonrası yaralanan şahısta uzuv kaybı, kısmi veya tamamen felç olma durumu veyahut ta meslekte belli oranlarda kazanma gücünü kaybedenler ileriye yönelik olarak bu konuda tazminata hak kazanacaklardır.

Trafik kazası sonrası araçta meydana gelen maddi zararlar:

Kazaya karışan araçtaki maddi zararlarda yine zarara sebep olan şahıs ve sigortacısından talep edilebilecektir.

Trafik kazası sonrası dava açılacak olanlar (Davalılar):

Bu davaların muhatabı yani davalısı her olayın kendi içinde değerlendirilecektir. Çünkü davalı sıfatı burada çok değişken olabilmektedir. Ancak biz burada sadece belli başlı konulara değineceğiz.

Kaza sonrası maddi tazminat talep edilecek olanlar:

Maddi tazminatlarda ilk muhatabımız yani davalı, aracın sürücüsüdür. Aracı kullanan şahıs rüşt sahibi değilse – çocuksa, akli melekeleri yerinde değilse vb.- bu şahsa velayeten velisine davanın yöneltilmesi gerekir. Diğer bir davalı ise aracın işleteni dediğimiz şahıs veya kurumdur. Kazayı yapan şahısla ruhsat sahibi farklı ise hem kazayı yapan şahsa hem ruhsat sahibine dava açabilirsiniz. Ancak burada da bir husus önem arz etmektedir; sadece aracın ruhsat sahibi olmak, davalı olmak için yeterli değildir. Kazaya karışan araç eğer gerçekten ruhsat sahibinin fiili tasarrufunda ise dava ruhsat sahibine de açılacaktır. Ancak ruhsat sahibi aracı farklı bir şahsa veya kuruma noter kanalıyla satışını yapmış ancak henüz trafikte devir yapılmamışsa o zaman davanın muhatabı aracı noter kanalıyla satın alan ve fiili tasarrufuna alan şahıs olacaktır.

Trafik Kazalarında Sigorta Şirketlerinin Sorumluluğu:

Maddi tazminata dayalı davalarda kazaya karışan karşı tarafın aracının ZMMS kapsamındaki trafik sigortası, ortaya çıkan maddi zararları sigortalısı ile müştereken ve müteselsilen ödemek zorundadır. Bu miktar sigorta poliçesinde belirtilen rakamla sınırlıdır. Yani ortaya kaza sonrasında 500.000 TL’lik zarar dahi çıkmış olsa, sigorta şirketi sadece poliçedeki miktar ve sigortalısının kusuru oranında sorumludur. Bu kapsamın dışındakiler için diğer davalılara gidilecektir. Şu anda ZMMS poliçe miktarları genellikle 125 ila 175.000 TL civarındadır. Ayrıca sigorta şirketleri sadece maddi zararlardan sorumlu olup manevi zararlardan bir sorumluluğu söz konusu değildir. Meğerki manevi tazminat için sigorta şirketine ekstra bir prim ödenmiş ve sigorta şirketi de bu bedeli ödemeyi taahhüt etmiş olmasın.

Sigortasız araçların karıştığı trafik kazaları:

Yasal zorunluluk olarak trafiğe çıkan tüm araçların ZMMS yaptırması zorunludur. Yaptırılmadığı takdirde idari para cezası uygulanmaktadır. Ancak bu sigortayı yapmakla mükellef olan birisinin süresinde sigorta yaptırmaması ve akabinde kazaya karışması durumunda ne olacaktır? Burada da yasalarımız "Güvence hesabı” fonunu öngörmüştür. Yani zarara uğrayan uğradığı maddi zararları sanki kazayı yapan şahsın sigortacısı gibi doğrudan Güvence Hesabına yöneltebilecektir. Güven Hesabı’nın sorumlu olduğu limitlerde yine yasayla ayrıca düzenlenmiştir. Sigorta şirketleri tarafından düzenlenen ZMMS poliçelerinden çok cüzi miktarda yapılan kesintilerle oluşturulan bu fon sayesinde, sigortasız araçlarda bir nevi sigortalanmış olmaktadır.

Çarpanı belli olmayan kazalar sebebiyle ortaya çıkan maddi zararlarda sorumluluk:

Burada da zarara uğrayan uğramış olduğu maddi zararların tazmini için yine Güvence Hesabına başvurabilir ve uğramış olduğu zararların tazminini buradan talep edebilir.

Tazminat hesaplamalarında dikkate alınacak unsurlar:

Trafik kazaları sonunda ortaya çıkan maddi zararların tespitinde birçok unsur dikkate alınmaktadır. Bunların başında kusur gelmektedir.

Trafik kazalarında kusur ve kusurun tazminata etkisi:

Hesap edilecek maddi tazminat belirlenirken kusur oranına göre bir değerlendirme yapılmaktadır. Mesela ortaya çıkan 10.000 TL’lik bir maddi zararda kazaya sebep olan şahıs % 60 sorumlu ise bu zararın 10.000 x %60 = 6.000 TL’lik kısmından kazaya karışan şahıs, aracın işleteni ve sigortacısı sorumlu olacaktır. Yani hesaplanan maddi zarardan % 40’lık bir indirim söz konusu olacaktır.

Tazminat Hesaplamalarında Evlenme Şansı İndirimi:

Kaza sonrasında karasını kaybeden erkeğin veya kocasını kaybeden bayanın daha sonra evlenme ihtimalleri olduğundan ve evlenecekleri bu şahıslardan sağlayacakları destekler sebebiyle hesaplanan tazminattan belli oranlarda indirim yapılmaktadır. Burada yasal bir kriter olmayıp mahkemelerce genellikle AYİM’nin vermiş olduğu bir kararda uyguladığı kriter dikkate alınmaktadır. Mağdurun bulunduğu yaş grubu dikkate alınarak aşağıdaki oranlarda hesap edilen tazminattan indirim yapılmaktadır.

TRAFİK KAZASINDA İŞLETENİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU
 
GENEL BİLGİLER

 
Trafik kazaları neticesi talep edilecek tazminat, tazminat davası olarak, tazminat davaları arasında önemli yer tutan bir davadır.

İŞLETEN

Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. (KTK. Madde 3)

Gerçek işleten;

a - Araç sahibi olan kişi; gerçek işleten aracın trafik kaydında malik olarak görülen kişidir. Uygulamada genellikle aracın işleteni ile aracın sahibi aynı kişidir. KTK 85. maddesine göre aracın işletenini tespit etmek için öncelikle aracın trafik kaydına bakmalıyız. Genel olarak trafik sicilinde araç sahibi olarak görünen kişi işletendir. Bu husus yasal karinedir. Ancak kayıtta araç sahibi olarak görünen kişi, aracının noterde satmamış olsa dahi, adi satışla satın alan aracı fiili ve ekonomik hâkimiyetine almış ise (aracın vergisini, sigortasını ödüyorsa, aracın trafiğe çıkartılıp çıkartılmamasına karar veriyorsa) bu kişi aracı noter satışıyla satın almamasına rağmen aracın işleteni sayılmaktadır. Bu nedenle zarar gören kişi aracın tescil kaydında görünen kişiye değil de başkasına ait olduğunu her türlü delille ispat edebilir. 
b - Aracın mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılması halinde noter tarafından tutulan sicilde alıcı sıfatıyla üzerine kayıtlı olan kişi de işleten sayılır.
c - Motorlu aracın kiracısı veya ariyet alanı
d - Motorlu aracı kendi adına, tehlikesi kendisine ait olmak üzere işleten ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunan,
Farazi İşleten; 
a - Motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunanlar,
b - Yarış düzenleyiciler,
c - Motorlu aracı çalan veya gaspedenler,

İşletme Alanı;
- Motorlu araç kazası karayolunda olmalıdır. 
- Kazayı meydana getiren araç motorlu araç olmalıdır.
- Hemzemin geçitlerde meydana gelen trafik kazalarında da 2918 sayılı KTK hükümleri uygulanmaktadır. 
 
İŞLETENİN SORUMLULUĞU
 
Kara yolları trafik kanunumuz zarara; motorlu aracın işletilmesinin sebep olması halinde, aracı işleten ve aracın işleteninin bağlı olduğu teşebbüs sahibi hakkında kusursuz sorumluluk ilkelerini öngörmüştür. Bu durumda işleten hiç kusuru bulunmasa bile doğan zarardan sorumlu tutulabilecektir. KTK. 85/1.” bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne ya da yaralanmasına sebep olursa bu zarardan motorlu araç işleteni sorumludur.” hükmü geçmektedir. 1996 yılında KTK yapılan değişiklikle teşebbüs sahibine de sorumluluk getirilmiştir. Buna göre, otobüslerde yapılan yolculuklarda, otobüsün bir işletmenin adı altında veya işletme tarafından işletilmesi sırasında meydana zararlardan teşebbüs (işletme) sahibi de işleten ile birlikte müştereken ve müteselsilsen sorumludur. KTK 86. maddesinde işletenin veya teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulması düzenlenmiştir. İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması
 
MADDE 86- (Değişik: 17.10.1996-4199/29 md.) İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
(Değişik: 17.10.1996-4199/29 md.) Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.
 
İşleteni Sorumlu Tutulması Şartları
 
a - Ortada bir zarar olmalıdır. Zarar, motorlu aracın ya da araçta bulunan yolcunun ya da araç dışındaki bir kişinin malının zarara uğramasıdır. Kişilerin cismani zararları da bu kapsamdadır. 
b - Zarar Motorlu araç tarafından verilmelidir. 
c - Zarar Motorlu aracın işletilmesi neden olmalıdır. Yani aracın trafiğe çıkarılmış olması ve kullanılması sırasında zararın meydana gelmesi gerekmektedir. 
d - Zararın meydana gelmesi ile aracın işletilmesi arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
 
TRAFİK KAZASI ÖLÜMLÜ KAZALARDA TAZMİNAT

GENEL BİLGİLER

A. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI
B. ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZASI
C. MADDİ MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

Görevli mahkeme dava değerine göre belirlenir.

Her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının Türk Kanunu Medenisi gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür. Haksız bir eylemden doğan dava o fiilin meydana geldiği yer mahkemesinde açılabilir. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuksal sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkezi veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.
Haksız eylemin meydana geldiği yerin dışında kalan bir yerde dava açıldığı ve karşı konulduğu takdirde istenilen ve madde kapsamında yer alan mahkemeye dosya gönderilmek üzere yetkisizlik kararı verilmelidir. (4 HD 29.05.2001 T. 2001/1994 E. 2001/5661 K.)

Dava edilen kısım, alacağın son kısmı olmadığı ve alacağın tamamı da münazaalı bulunduğu takdirde alacağın tamamı göz önünde tutularak mahkemenin görevli olup olmadığının öncelikle saptanması gerekir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur.

Bedensel bir zarara uğrayan kimse, çalışma gücünün tümünü veya bir parçasını yitirmekten ve ileride ekonomik olarak karşılaşacağı yoksulluktan doğan zararın tazminini ve yaptığı tüm harcamaları isteyebilir.

Hakim özel durumları göz önünde bulundurarak, bedensel zarara uğrayan kimseye ve ölüm halinde ölenin ailesine, manevi zararın karşılığı olarak tazminat verilmesine karar verebilir.

Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, uğradığı manevi zararın tazminin isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlerken, tarafların sosyo-ekonomik yapılarını dikkate alarak karar verir.

Sigortacı zarar ve ziyan talebinde bulunan üçüncü kişilerle doğrudan doğruya temasa geçerek anlaşma hakkını haizdir.

Ancak sigortacının yazılı izni olmadıkça, sigorta ettiren tazminat talebini kısmen veya tamamen kabule yetkili olmadığı gibi zarar görenlere herhangi bir tazminat ödemesinde de bulunamaz.

Sigortacı;

a) Talep edilen tazminat ve giderleri hak sahibinin, kaza ve zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu ve gerekli belgeleri sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren,

b) Yaralanan kimselerin ilk yardım, muayene ve kontrol veya bu yaralanmadan ötürü ayakta hastane, klinik ve diğer yerlerdeki tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderleri, belgeleri ile birlikte kendisine başvurma tarihinden itibaren, sekiz iş günü içinde sigorta teminat limitleri dahilinde öder.

Hasar halinde, hasar gören parça, onarımı mümkün değilse veya eşdeğeri parça ile değiştirilme imkanı yok ise yenisi ile değiştirilir. Bu durumda taşıtta bir kıymet artışı meydana gelse dahi bu fark tazminat miktarından indirilmez.

Dava açılması halinde, sigorta poliçesinde yazılı limitlere kadar davanın takip ve idaresi sigortacıya ait olup, sigorta ettiren, sigortacının göstereceği avukata gereken vekaletnameyi vermek zorundadır. Sigortacı dava masrafları ile avukatlık ücretlerini ödemekle yükümlüdür. Şu kadar ki, hükmolunan tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı bu masrafları sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde öder.