BOŞANMA DAVASI VE TAZMİNAT

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir

Boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan eş, kusurlu olan eşinden manevi tazminat talep edebilir. Boşanmaya neden olan olaylarda manevi tazminat isteyen eşin ağır ya da eşit kusurlu olmaması gerekir. Manevi tazminata hükmedilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas teşkil eden fiilin ağırlığı ve hakkaniyet kuralları göz önünde tutularak manevi tazminata karar verilmelidir.

Evlilik birliğinin devam etmesi halinde sahip olacağı muhtemel menfaatlerin boşanma nedeniyle kazanılamayacak olması nedeniyle maddi tazminat istenebilir. Boşanma davası içinde istenen maddi tazminat ve manevi tazminat talepleri için boşanma davası harcından başka harç alınmaz. Boşanma davası içinde istenen ve karara bağlanan maddi tazminat ve manevi tazminat talepleri için ayrıca avukatlık ücretine hükmedilemez.

ANLAŞMALI BOŞANMA

Anlaşmalı boşanma evlilik birliğinin temelden sarsılması neticesinde eşlerin boşanma konusunda hazırlanan protokole uygu olarak daha kısa süre (genellikle bir duruşmada) boşanmalarını sağlayan boşanma yöntemidir. Anlaşmalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için eşlerin boşanmayı kabul etmiş olmaları, nafaka, tazminat velayet,malların paylaşımı gibi konularda anlaşarak bir protokol düzenlemiş olmaları ve bu iradelerini mahkemede kesin bir dille ifade etmeleri gerekir.

Hakimin ayrıca res’en (kendiliğinden,talep olmadan ) İştirak nafakasına hükmedecektir. Her bir çocuk için ayrı ayrı ve her çocuğun konumunu yine ayrı ayrı değerlendirilerek uygun bir nafakaya karar verir. Çocuğun varlıklı olması anne-babasını bu nafakadan kurtarmaz. Sadece miktarı üzerin de etkisi olabilir.

velayet konusunda hakimin kararına etken olan en önemli husus; çocukların menfaatlerinin korunacağı, maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanacağı, ruhsal ve fiziksel gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayabileceği ortamda yetişmesini, yaşamasını sağlamaktır.

İştirak nafakasının başlangıcı boşanma kararının kesinleşme tarihidir.Bitiş tarihi ise çocuğun reşit olduğu tarihtir. Çocuğun varlıklı olması dahi anne-babasını bu nafakadan kurtarmaz. Sadece miktarı üzerinde etkisi olabilir.

Bu durumda hakim boşanmaya hükmedecektir

VELAYET KONUSUNDA TARAFLARIN ANLAŞAMAMALARI -ANLAŞMALI BOŞANMANIN KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar:

1-Davacı ve davalı velayet konusunda anlaşamadıklarından; anlaşmalı boşanma koşulları oluşmamıştır. Açıkça vazgeçme olmadığı halde davalı tanıkları dinlenilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

2- 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (MK. md. 118-494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün 1. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.01.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

BOŞANMA PROTOKOLÜ - DÖVİZ ÜZERİNDEN NAFAKA ÖDEME - SÖZLEŞMENİN YENİ ŞARTLARA UYARLANMASI

Taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolüne dayanılarak açılan boşanma davası sonunda verilen ve kesinleşen hükümle EURO üzerinden iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesi Borçlar Kanununun 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık oluşturmaz. Sözleşmenin yapıldığı zaman tarafların edimleri arasında varolan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o sözleşmeyle bağlı tutulmazlar.

ANLAŞMALI BOŞANMA ŞARTLARININ GERÇEKLEŞMEMESİ - DAVALININ TAM KUSURLU OLMASI - DAVALI KOCA YARARINA YOKSULLUK NAFAKASI VERİLMESİNİN HATALI OLMASI

ÖZET: Anlaşmalı boşanmanın şartları gerçekleşmemiştir. Toplanan delillere göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı tam kusurludur. Türk Medeni Kanunun 175. maddesi koşulları oluşmadığı halde davalı koca yararına yoksulluk nafakası verilmesi doğru olmamıştır.

TÜRKİYEDE BOŞANMA VERİLERİ

Türkiyede yılda 65.000 civarinda çift ayrılıyor. Son yıllarda kadınların sosyal güvenceleri ile birlikte boşanma sayısında artış yaşandı. Türkiye’nin batı bölgelerinde oran oldukça fazla iken, Dogu bölgelerinde say oldukça düşük olmaktadır.. Boşanma dönemindeki eşler, sadece maddi olarak bu durumdan etkilenmezler. Aynı zamanda kişiler psikolojik açıdan zor bir döneme girerler. Boşanma süreci bitene kadar ve de bittikten sonra da belli bir dönem bu sürer.

01.01.2002 Yılından itibaren yeni Medeni Hukuk değişikleriyle ( yeni aile hukuku rejimi) boşanmalar daha farklı bir seviye ye gelmis durumdadır. Değişikliklerde kadın ve erkek esas alınmış olup vesayet evlat edinme, soy bağının kurulması, onur kırıcı davranışlar,tanıma ve babalık, miras payları, saklı haklar konularında yeni düzenlemeler yapılmıştır. Aile mahkemelerinin kurulmasına karar verilmiştir. En büyük değişiklik ise mal ayrılığı rejiminde yapılmıştır.

Boşanmada evlenme ve nişanlanma gibi doğal bir süreçtir. Çiftlerin evlilik birliğini devam ettiremeyeceklerine karar vermeleri üzerine başvurabilecekleri bir haktır. Ancak çoğu teknik konu gibi boşanma konusunda da giderilmesi güç zararların doğması ve hak kayıplarının yaşanmaması için hukuki destek alınması faydalı olduğu kadar hayati öneme sahiptir.

BOŞANMA SEBEPLERİ

I. Zina

Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

IV. Terk

Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

V. Akıl hastalığı

Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

VI. Evlilik birliğinin sarsılması

Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

B. Dava

III. Geçici önlemler

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.

YARGITAYIN ÖRNEK BOŞANMA KARARLARI :

KAN UYUŞMAZLIĞI BOŞANMAS SEBEBİ DEĞİLDİR

Eşler arasında kan uyuşmazlığının bulunması, boşanma sebebi sayılamaz. Çünkü her şeyden önce bugünkü tıbbi imkanlar doğacak çocuğun geleceğini güven altına almaya elverişlidir. Esasen, evlilik tasa ve kıvanç paylaşmasıdır. Aslında eşlere kusur bile yükletilemiyecek böylesine talihsiz bir rastlantıdan dolayı karı kocanın birbirine destek olması gerekir. Kadının kocasının yaşayış tarzına ayak uydurmadığından bir gerçek payı mevcut olmakla beraber bu, felçli çocuğun bakımı ve özellikle onunla ilgilenmek gibi, aslında kocanın kıvanç duyması gereken bir davranış olup, çocuğun babaya gönderilmesi olayı ise kocayı yuvayı dağıtma hakkı vermez. Kadına yukarıda açıklananların dışında bir kusur yüklemeyi mümkün kılan deliller yoktur. Ama buna karşılık kocanın karısına bakmadığı, ona az para verdiği, hatta çocuk yüzünden hırpaladığı, bununla da kalmayarak dışarıda içip eve geç geldiği ve böylece eşini ihmal ettiği subuta ermiştir. Toplanan deliller karşısında, evdeki husursuzluğa kocanın karısına kıyasla ağır kusur teşkil eden tutumunun yol açtığı gözetilerek davanın reddi gerekir. (Yargıtay 2. HD 1974 tarihli kararı )

ZİNAYA (EŞİ ALDATMAYA ) TEŞEBBÜSÜN

Eşler birbirine sadakat göstermekle yükümlüdür. Bu görevin ihmal edilmesi ortak hayatı çekilmez hale getirir. Bu bakımdan davacı, davalı eşinin işbu olumsuz davranışını genel boşanma sebebi yapabileceği gibi zina sebebiyle de boşanma davası açabilir. Zina için gerekli ortama girip de elde olmayan sebeplerle eylemin tamamlanmamış olması yani Ceza Kanununun deyimi ile eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da boşanma için yeterlidir.
(Yargıtay 2. HD kararı 1976 tarihli kararı)

FİİLİ AYRILIK TEK BAŞINA BOŞANMA SEBEBİ MİDİR?

Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekir.(Yargıtay)

AYRILIĞA KARAR VERİLMESİ TALEBİ - AYRILIĞA KARAR VERİLEBİLMESİ İÇİN BOŞANMA SEBEBİNİN GERÇEKLEŞMESİ VE FAKAT İLERİDE BİRLEŞME UMUDUNUN BULUNMASI GEREĞİ - DAVANIN REDDİ GEREĞİ (YARGITAY)

Ayrılığa karar verilebilmesi için boşanma sebebinin gerçekleşmesi ve fakat ileride birleşme umudunun bulunması gerekir. Oysa toplanan deliller yasada yer alan, boşanma sebeplerinden birinin varlığını kabule elverişli ve yeterli değildir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yetersiz gerekçe ile ayrılığa karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.

BOŞANMA DAVASI - HOŞGÖRÜ İLE KARŞILANAN OLAYLARIN BOŞANMA SEBEBİ OLAMAYACAĞI - DAVANIN REDDİ GEREĞİ

Hoşgörü ile karşılanan olaylar boşanma sebebi olamayacağına göre davanın reddi gerekir

DERİDEKİ ET BENİ (YAYGIN) BOŞANMA SEBEBİ OLABİLİR Mİ ?

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün tebligata rağmen taraflar gelmedi. İşin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Derideki et beni (yaygın) tek başına boşanma sebebi kabul edilemez.

Medeni Kanunun 134/1-2.maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla karar verildi. 09.04.2002 (Salı)

MUHALEFET ŞERHİ

Davalı vücudunun önemli bir bölümünü kapsayan ve dışardan görünmeyen cilt bozukluğunu evlilikten önce davacı kocasından gizlediğine göre bu husus evliliğin iptali sebebi sayılabilir. Bozma kararının bu gerekçeye dayandırılması gerektiğinden sayın çoğunluğun belirttiği bozma sebebine katılmıyorum.

BOŞANMA DAVASI - EŞİNİN RIZASINI ALMADAN KOCANIN ANNESİNİ DEVAMLI OTURMAK KAYDIYLA EVE GETİRDİĞİ - EŞİNİ DÖVÜP İŞ VE GÜCÜNDEN KALACAK ŞEKİLDE YARALADIĞI - KADININ SÖYLEDİĞİ SÖZLERİN FEVREN SÖYLENMİŞ OLDUĞU - MADDİ VE MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLMESİ GEREĞİ

Eşinin rızasını almadan annesini devamlı oturmak kaydıyla eve getirmek isteyen ve eşini dövüp 5 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralayan, ev eşyalarını parçalayan davacı eşe karşı daha güçsüz olan davalı kadının söylemiş olduğu sözler fevren söylenmiş olup, bu sözler nedeniyle eşit kusurlu kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Türk Medeni Kanununun 174. maddesi uyarınca davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminat koşulları oluşmuştur.

CİNSEL İLİŞKİYE GİREMEME

Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması halinde aile birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4956 K. 2001/6274 T. 19.4.2001

Evlilik birliğinin önde gelen gayesi tarafların cinsel uyum içinde bulunmalarıdır. Tarafların evlenme gününden itibaren 22 gün birarada kalmalarına rağmen cinsel birleşmenin olmadığı tartışmasızdır. Davalı tarafça birleşmeye davacı kadının yanaşmadığı, ya da buna engel olabilecek bir kusuru bulunduğu iddia ve ispatlanmış değildir. Davalının fizik olarak normal bulunmasının şu durum karşısında önemi yoktur. Cinsel ilişkiden yoksun bir birliğin davacı için çekilebilirliğinden söz edilemez. Öyle ise istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1984/10433 K. 1984/10464 T. 24.12.1984

EŞİ KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ HİTAPLAR

Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca "ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim" gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1992/2-81 K. 1992/192 T. 18.3.1992

Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. 6.6.2001

KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇTAN MAHKÛMİYET

Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan "... davalı eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi" sebebine dayanan boşanma isteğine ilişkindir. Davalı koca hakkında 10.12.2001 tarihinde işlediği suçtan ötürü ( gasp suçundan ) Türk Ceza Kanununun 499. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, koca, bu suçtan 28.12.2001 tarihinde tutuklanmış, 11.3.2002 tarihinde nakti kefaletle bırakılmış, yapılan yargılaması sonucu Çorum Ağır Ceza Mahkemesince; sanığın eylemi, Türk Ceza Kanununun 192. maddesinde yer alan kimsenin namusunu veya şeref ve haysiyetini ihlal edecek, isnatlarda bulunmak tehdidiyle menfaat istihsal etmek olarak vasıflandırılarak bu madde uyarınca hapis cezasına mahkum olmuştur. Mahkumiyet kararı 20.6.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Kocanın işlediği suç, ahlaki redaet ve kötü hiçbir karakter ürünü olan bir eylem olup, küçük düşürücü niteliktedir. Kadının davalıyı tutuklu iken cezaevinde ziyaret etmiş olması da eşini affettiği anlamını taşımaz. Kocanın bu davranışı birlikte yaşamayı da çekilmez hale getirmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/12731 K. 2002/14899 T. 26.12.2002

EŞİNİ AİLESİYLE OTURMAYA ZORLAMAK

Eşini ailesi ile birlikte oturtmak da, oturmaya zorlamak da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve dolayısıyla boşanma kararı verilmesi gerektiğini gösterir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/1637 K. 2003/2987 T. 6.3.2003

EŞİNİ İŞ YERİNDE KÜÇÜK DÜŞÜRMEK

Yapılan soruşturma toplanan delillerle davalının davacıyı bulunduğu iş ortamında küçük düşürdüğü, hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verile
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-1027 K. 1999/1023 T. 8.12.1999

EŞLERİN AYNI EVDE OTURMAKTA OLMALARI BOŞANMA TALEBİNİN REDDİNİ GEREKTİRMEZ

Eşlerin birlikte oturmakta olmaları, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemez. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4582 K. 2005/6420 T. 20.4.2005

AMELİYATI VE SAĞLIĞI İLE İLGİLENMEME

Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldın niteliğindedir.

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür.

Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. 30.6.2005

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-610 K. 1999/777 T. 6.10.1999

KADININ EŞİYLE YURTDIŞINA GİTMEMESİ

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, 3444 sayılı Yasa ile değişik M.K.'nun 134/1. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Taraflara fiilen bir araya gelip, karı koca olmamışlardır. Toplanan delillerle, evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu kanıtlanamamıştır. Mahkemece verilen boşanma kararına ağırlıklı gerekçe yapılan, kadının kocası tarafından adına pasaport çıkarılıp, vize de temin edildiği halde, Almanya da çalışmakta olan kocası yanına gitmemiş olması, M.K.'nun değişik 134. maddesine göre açılan davanın kabulüne de esas alınamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi sulu ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/2-35 K. 1993/140 T. 7.4.1993

KADININ BAŞKA ERKEKLE RESİM ÇEKTİRMESİ

Davacı kocanın "Gaye" ismindeki bir kadınla gayrimeşru ilişki kurarak adeta karı koca hayatı yaşamak suretiyle aile birliğine karşı çok ağır bir kusur içerisinde bulunmasına karşılık davalı kadına atfedilen kusur tarafların müşterek çocuklarının öğretmeni ile samimi bir pozda resim çektirmesi olayıdır. Davacı koca tarafından mahkemeye ibraz edilen bu fotoğrafın hangi koşullar altında çekildiği belli değildir. Ancak sadece bu resim dosya kapsamına göre davalı kadının çocuğun öğretmeni ile gayrimeşru bir ilişki içerisinde olduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenlerle Usul ve Yasa'ya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1975/2-1070 K. 1976/168 T. 4.2.1976

KADININ EV İŞLERİNİ YAPMAMASI ( Hastalık-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması )

Davalı kadının ev işlerini yapamamasının hastalığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İradi olmayan bu davranış ile hastalık, tek başına boşanma sebebi sayılamaz. Medeni Kanunun 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-160 K. 1997/410 T. 2.5.1997

KADININ İFFETSİZLİĞİ HAKKINDA DEDİKODU ÇIKMASI

Kadının iffetsizliği yolunda yaygın bir dedikodu bulunması ve bu söylentinin koca tarafından çıkarılmaması halinde ailede güven duygusu kalmayacağından bu dedikodu sebebiyle meydana gelen geçimsizlik boşanma sebebi sayılmalıdır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1978/779 K. 1978/2193 T. 20.3.1978

KAYINPEDER-KAYINVALİDE

Davalının ve davcının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilmelidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003

Kadının kocasına hakaret ettiği, kayın validesini de tehdit ettiği ve dövdüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabit olup kocanın da karısını başkası ile ilişki kurmakla suçlayıp, bağımsız ev temin etmediği, geçimsizlikle her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Boşanmaya karar verilmesi gereklidir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/164 K. 2003/1430 T. 3.2.2003

KENDİ EYLEMİ İLE NİŞANLISINI KIZLIKTAN MAHRUM EDEN KİŞİNİN NİKÂHTAN SONRA ONUN KIZ OLMADIĞINI İLERİ SÜRMESİNİN KADINA KARŞI BAĞIŞLANMAZ BİR KUSUR OLDUĞU

Nişanlık dönemindeki cinsel ilişkileri yüzünden davalının zifaf gecesi kız çıkmaması doğaldır. Kendi eylemi ile nişanlısını kızlıktan mahrum eden davaca kocanın fesih davası reddedilmeli, davranışı ile ortak hayatı çekilmez hale getirdiği için davalının açtığı mukabil boşanma davası kabul edilmelidir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1982/2-303 K. 1984/646 T. 1.6.1984

KOCANIN ERKEK ARKADAŞLARINI EVE GETİRİP İÇKİLİ TOPLANTI YAPMASI

Toplanan delillerden davacının, karşı koymasına rağmen davalı kocanın erkek arkadaşlarını eve getirip içkili toplantı yapmakta ısrar ettiği, böylece tatsız olaylara ve kadının kocasına karşı beslediği güven duygusunun sarsılmasına sebep olduğu gerçekleşmiştir. Kocanın bu davranışı sonucu aile birliğinin temelli sarsıntıya uğradığının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekir.

KADININ HAKARETİ KOCANIN SARHOŞLUĞU

Toplanan delillerden davalının muhtelif yer ve zamanlarda eşine karşı "adi, şerefsiz içki içiyorsun, evin bereketi kalmıyor" şeklinde hakaret ettiği, kocası ile ilgilenmediği, onun çamaşırlarını yıkamadığı, yemeğini yapmadığı, kocanın da aşırı şekilde alkol aldığı, hakaret ettiği ve eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik birliği eşler bakımından müşterek hayatı sürdürmelerine imkan bırakmıyacak biçimde temelinden sarsılmıştır. Eşlerin birinin kusurunu, diğerinden üstün tutmaya imkan yoktur. Eşit kusurludurlar. O halde mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1994/2-22 K. 1994/170 T. 23.3.1994
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/2429 K. 1985/2670 T. 19.3.1985

KADININ ŞAHSİ DAVASINDAN VAZGEÇMESİ/EŞİNİ CEZADAN KURTARMAYA MATUF OLUP BOŞANMA DAVASI YÖNÜNDEN EŞİNİ AFFETTİĞİ ANLAMINA GELMEYECEĞİ

Davacı - davalı kocanın davalı - davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/719 K. 2005/2799 T. 24.2.2005

NİKAHTAN SONRA DÜĞÜN YAPILMAMIŞ OLMAMASI

Nikâhtan sonra düğün yapılmamış olması da başlı başına boşanma nedeni olamaz.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 1985/10502 K. 1985/10806 T. 17.12.1985

DAVALI EŞİN SARA HASTASI OLMASI

Davalının "temporal tipte epilepsi ( sara )" hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçındığına dair bir delil olmadığı gibi, alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütebilecek yeterliğe sahip olduğu da belirlenmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve müşterek hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4941 K. 2004/7899 T. 15.6.2004

SEDEF HASTALIĞI BOŞANMA SEBEBİ DEĞİLDİR

Sedef hastalığının tedavisinin doktor raporu ile mümkün olduğu belirlendiği gibi, bu hastalığın evlilik birliğini diğer taraf için çekilmez hale getirmediği de toplanan delillerle saptanmıştır.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-642 K. 1997/820 T. 15.10.1997
02.09.07

AĞIZ VE VÜCUT KOKUSU

Ağız ve vücut kokusu, başlı başına boşanma nedeni değildir. Davalıda varolduğu iddia edilen bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı, bu rahatsızlığın evlilik birliğini davacı koca için çekilmez hale getirip getirmediğinin, uzman hekimlerden oluşan sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/2-208 K. 2005/262 T. 13.4.2005

KADININ SOYADI

Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”

BOŞANMA SORU CEVAP :

EN KISA SÜREDE NASIL BOŞANILABİLİR

Anlaşmalı boşanma protokolü ile genellikle bir celse de boşanmanız mümkün olabilmektedir. Tabiî ki boşanmanın hızla gerçekleştirilmesi teknik bir konudur. Genellikle bireyler kendileri dava açabilseler de hukuki destek aldıkları takdirde bu teknik konuyu daha hızlı ve zarar görmeyecek şekilde tamamlayabilmektedirler

Fakat boşanmanın neticelerinden anlaşmamış iseniz davanız, temyiz aşaması da dâhil olmak üzere tahmini en az 1,5 yıl sürecektir. Tabiî ki daha uzun bir süreç sonucunda bir karara varılması mümkündür. Fakat unutulmamalıdır bireylerin bilgisiz oldukları konularda hukuki destek almadan davalarını yürütmeye çalışmaları her zaman bu vb. riskleri barındırmaktadır. Ülkemizde nedense hukuki destek için bilgi alınmadan ezber doğrularla hareket edilmektedir. Bazen yaygın yanlışlar tüm dünyaya bile yayılabilir. Bildiğiniz gibi yıllarca dünyanın birçok ülkesinde (gelişmiş ülkelerde dahil) ıspanak da demir oranın yüksek olduğu zannedilmiştir. Köklerinin kırmızılığının bu yaygın yanlış pekişmesinde önemli bir etken olduğu düşünülebilir. İşte ıspanak vb. konularda başkalarının ezberleriyle hareket etmeden önce hukuki destek almak yıllarca demir olduğunu düşünerek ot yemenin önüne geçebilecektir.

Boşanma Halinde Hangi Mal Rejimine Tabiyim. ( Malların Paylaşımı)

8 Aralık 2001 günlü ve 24607 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ("Yeni MK”), kişilerin hakları olmak üzere hukuk sistemimize birçok yenilik getirmiştir. Bunlardan en önemlisi evlilikte uygulanacak olan mal rejimidir.

Türk Medeni Kanunu’nun 179 maddesine göre "Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.”

Yeni Türk Medeni Kanununda yer alan mal rejimleri şunlardır:

  • Edinilmiş Mallara Katılma
  • Mal Ayrılığı
  • Paylaşmalı Mal Ayrılığı
  • Mal Ortaklığı

722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10 uncu maddesine göre, "Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2002 tarihinden önce evlenmiş olan eşler, bu tarihe kadar hangi mal rejimine tabi iseler, o rejim devam edecektir. Ancak bu durum 1 Ocak 2003 tarihine kadar söz konusudur. Eşler Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2002 tarihinden başlayarak bir yıl içinde, başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren yasal mal rejimini seçmedikleri takdirde, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren yasal mal rejimini yani edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş sayılacaklardır.
Taraflar istedikleri mal rejimine ilişkin sözleşme yapabilirler.

Sözleşmesin Şekli: Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur

Görüldüğü ülkemiz için yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Edinilmiş mallara katılma rejimine hakim olan genel hususlar şöyledir :

Edinilmiş Mallar:

Türk medeni Kanunu 219. maddeye göre edinilmiş mallar şöyle sayılmaktadır;

1)Çalışmasının karşılığı olan edimler, (Mal rejiminin kabul edildiği süre boyunca her eşin hangi iş ve sanatla uğraşıyorsa o iş ve sanattan kazandığı maaş, ödeme ve benzeri kazanımlar)

2)Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

3)Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar

4)Kişisel malların gelirleri (Örneğin eşin gayrimenkulden elde edeceği kira geliri)

5)Edinilmiş malların yerine geçen değerler (Örneğin eşlerin edinilmiş malı olan bir şeyi satarak satın alınan eşya veya mal varlığı değeri de artık edinilmiş mal sayılacaktır.

Kişisel Mallar:

Yeni kanunda bu mallarla ilgili düzenleme 220. Maddede yapılmıştır. Ayrıca eşler aralarında yapacakları sözleşmeye de kişisel malları düzenleyebilir (md 221).

Maddede kişisel mallar şöyle sayılmaktadır;

  1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
  2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da her hangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  3. Manevi tazminat alacakları,
  4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.

Bunun dışında 221. Maddede düzenlenen hususlarda da eşler sözleşme yaparak kişisel malların sınırını genişletebilir.

Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.

Her eş yasal sınırları içersinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.

Yurt Dışında Evlenme ve Boşanma Halinin Türkiye’de etkisi

Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o ülke kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan Mahkeme Kararlarının Türkiye’de uygulanabilmesi mümkündür. Öncelikle Medeni kanunumuza göre ikinci yapılan evlilik geçersiz olduğundan yabancı ülkede yapılan ve konsolosluk aracılığıyla nüfusa bildirilen evlilik sona erdirilmeden ikinci evliliğin geçerli olabilmesi mümkün değildir. İlk evliliğin bildirilmemesi bu durumun ortaya çıkması halinde bir takım hukuksal problemlere yol açacağı için bildirmeyi gerekli kılmaktadır. Boşanma konusu ise alt başlıkta cevaplanmıştır.

Yurt dışında verilen bir kararın Türkiye’de Tenfizi (uygulanması)

Yabancı ülkelerde verilen mahkeme kararların ülkemizde uygulanması ve çeşitli davalarda delil vb. şekilde değerlendirilmesi için açılan davaya tenfiz davası denir. Bu davada öncelikle davalıya usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olmalıdır. Davalı olmaksızın dava açabilmek mümkün değildir. Peki dava da hangi mahkemeler yetkilidir ? Bu davalarda mahkemenin yetkisi kesin yetki kuralı olmadığından davalının yetki itirazında bulunmaması halinde ülkemizin herhangi bir yerinde açılabilir. Davada ki yargılama usulü basittir. Yetkili mahkeme genel yetki kuralları gereğince davalının ikametgahıdır. Şayet davalının Türkiye’de ikametgahı yok ise sakin olarak bulunduğu yer mahkemesi, bu da yok ise "Ankara, İstanbul, İzmir” mahkemeleri yetkilidir.

Tenfiz kararı

Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye`de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.

Yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir.

Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.

Tenfiz dilekçesinde Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri,Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve mahkemenin adı ile ilamın tarih ve numarası ve hükmün özeti yer almalıdır

Ayrıca tenfiz dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı ve onanmış tercümesi, İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin tenfiz kararı verebilmesi için

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği Devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan anlaşma yahut fiili uygulamanın bulunması,

b) İlamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda veril- miş olması,

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,

d) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyapta hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk Mahkemesine itiraz etmemiş olması,

e) Türklerin kişi hallerine ilişkin yabancı ilamda Türk kanunlar ihtilafı kuralları gereğince yetkili kılınan hukukun uygulanmamış ve Türk vatandaşı olan davalının tenfize bu yönden itiraz etmemiş olması.

Mahkemece ilamın kısmen veya tamamen tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı mahkeme ilamının altına yazılır ve hakim tarafından mühürlenip imzalanır.

Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk Mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunur. Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.

Boşanma kararı nüfusa nasıl kaydedilir?

Boşanma kararı verildikten ve temyiz edilmeyip kesinleştikten sonra ya da temyiz neticesinde kesinleştikten sonra, yazı işleri müdürü, boşanma ilamını, nüfus müdürlüğüne gönderir. Nüfus müdürlükleri online çalıştıklarından, ilamın kesinleşmesini müteakip yaklaşık 1 hafta içinde boşanma ilamınız nüfus kaydınıza işlenmiş olacaktır. Bunu herhangi bir yerdeki nüfus müdürlüğünden nüfus kaydı alarak öğrenebilirsiniz. Kararın nüfusa gönderilmesi için herhangi bir talepte bulunmanız ve masraf yapmanız gerekmemektedir.

Boşandıktan sonra nüfus kâğıdımda medeni hal olarak ne yazar?

Eskiden boşanma sonrası nüfus kâğıdında " dul " " boşanmış " gibi ibareler yer almaktaydı. Artık sadece " bekâr " ibaresi yer almaktadır. Ancak nüfus kaydı çıkarttığınızda, boşanma işleminiz bu kayıtta yer alacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Türk Hukuku’nda Anlaşmalı Boşanma adı verilen boşanma çeşidi, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre ;  "Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması yada bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde,evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır.Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim tarafların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir.Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”

Türk Medeni Kanunu’na göre anlaşmalı boşanma yapabilmek için gerekli şartlar aşağıda sayılmıştır.

1-) Taraflar Arasında Evlilik En Az 1 Yıl Sürmüş Olmalıdır.

Tarafların resmi olarak evlendikleri tarih üzerinden en az bir yıl geçmiş olmalıdır. Anlaşmalı boşanma için getirilmiş olan evlilik birliğinin en az bir yıldır sürüyor olması şartı, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılması , nedeni ile boşanma halinde aranmaz. Boşanma davası açabilme süreleri bakımından diğer boşanma nedenlerini incelediğimizde ;

a. Zina sebebi ile boşanma davasında zina nedeninin öğrenilme tarihinden başlayarak 6 ay içerisinde dava açılması gerekir.

b. Hayata Kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi ile açılacak boşanma davasının eylemin gerçekleşmesinden itibaren 6 ay içerisinde açılması gereklidir.

c. Suç işleme nedeniyle boşanma davası ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davalarında , bu durumlar neticesinde suç işleyen veya haysiyetsiz hayat süren eşle birlikte yaşaması kendisinden beklenmeyecek eş için dava açamaya yönelik bir süre kısıtı yoktur. Bu dava her zaman açılabilir.

d. Terk sebebi ile boşanma davası açabilmenin şartı olarak , evden ayrılıp en az altı ay boyunca geri dönmeyen veya eşi evden kovan tarafa ihtar çekilmesi gerektiği belirtilmektedir.

e. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açabilmek için kanun koyucu süre şartı getirmemiş fakat, akıl hastalığının geçmesi yönünde olanak olmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tasdik edilmesi gerekmektedir.

Boşanma davasının reddine karar verilmişse, kararın kesinleşmesini takip eden üç yıl içerisinde eşler arasında ortak hayat yeniden kurulamamış ise, eşlerden birinin talebi üzerine hakim boşanmaya karar verecektir.

Türk Medeni Kanunu’nun boşanmaya dair diğer maddelerinde boşanma davası açabilmek için belirli bir sürenin geçmesi şartı aranmazken , anlaşmalı boşanmaya ilişkin 166/3. maddesi anlaşmalı boşanma davası açabilmek için evlilik birliğinin en az bir yıldır sürüyor olması şartını koşmaktadır. Belirtilen bir yıllık süre geçmeden anlaşmalı boşanma davası açmak mümkün değildir. Bu süre şartı nedeniyle boşanmak isteyen fakat evlilikleri bir yılı doldurmamış olan çiftler, anlaşmalı boşanma yerine, Türk Medeni Kanunu’nun  166/1. maddesine göre şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma yoluna gitmektedir. Ancak bu sefer de davada kusur ispatı gerekmekte, şiddetli geçimsizliğim ispatı için taraflar şahit göstermek zorunda kalmaktadır.

2-) Anlaşmalı Boşanma Başvuru Şartları

Anlaşmalı boşanma davası için eşlerin mahkemeye birlikte başvuru yapmaları veya bir eşin açmış olduğu davayı diğer eşin kabul etmiş olması gerekir. Türk Medeni Kanunu’nda eşlerin birlikte mahkemeye başvuru yapması olarak bahsedilmişse de , pratikte bu durum mümkün olmamaktadır. Her iki tarafın birden davacı konumunda olması halinde , dosyada davalı olmayacak, veya hasımsız bir dava söz konusu olacaktır. Kanun ifadesi de aslında anlaşmalı boşanma davasının hasımsız olmasına yöneliktir. Anlaşmalı boşanma davasında hasım gösterilmesi , yapılan işlemin ruhuna aykırıdır. Taraflar boşanma şartlarında anlaşmış olduklarından birisinin davacı diğerinin davalı olması mantıklı görünmemektedir. Bu durum eğer ki mahkeme önünde bir tarafın anlaşma şartlarından vazgeçmesi halinde, boşanma davası çekişmeli boşanmaya dönüşeceğinden, davayı açmış olan eş boşanmaya konu olabilecek  iddiasını ispatlamak zorunda kalacaktır. 

3-) Hakim Anlaşmalı Boşanmak İsteyen Tarafları Bizzat Dinleyecektir.

Kanunda belirtilen bu şart , tarafların boşanmaya ve boşanmanın şarlarına dair iradelerini serbestçe açıkladıklarına hakimin kanaat getirmesini amaçlamaktadır. Anlaşmalı boşanmak isteyen kişilerin Avukatları olsa da hakimin tarafları duruşmada bizzat dinleyecek olması , Avukatların temsil yetkisini kısıtlayan bir kuraldır. Sayılan diğer boşanma nedenlerinden ötürü açılan davaların hiçbirisinde hakimin tarafları bizzat dinleme şartı mevcut değilken, anlaşmalı boşanmada bu şartın getirilmiş olması, adaletin vazgeçilmez unsuru olarak mesleğini hukuka uygun, dürüstçe, temsil ettiği insanların haklarını en iyi şekilde koruyan kişiler olan Avukatların yetkisi kısıtlamaktır..

4-) Hâkimin Boşanmanın Mali Sonuçları ve Çocukların Durumuna İlişkin Protokol Düzenlemelerini Uygun Bulması Zorunluluğu

Anlaşmalı olarak boşanmak isteyen tarafların, varsa çocuğun velayeti üzerinde ve boşanmanın mali sonuçları üzerinde mutabakata varmış olmaları elzemdir.  Bu konuda taraflar protokol hazırlayıp mahkemeye sunabilecekleri gibi, mahkemede hükümlerin tutanak altına alınmasıyla da boşanma kararı verilebilir. Boşanmanın mali sonuçlarından kasıt, tarafların karşılıklı olarak nafaka, tazminat taleplerinin olup olmadığı, sahip olunan mal ve eşyaların hangi tarafta ne ölçüde kalacağıdır. Çocukların durumundan kasıt ise, velayetin hangi tarafta kalacağı ve velayeti elinden alınmış tarafın hangi şartlarda çocuk ile görüşeceğini, bireysel yakınlık kurabileceğini düzenlemektedir. Hâkim taraflar açısından menfaat dengesi kurmak amacıyla, tarafların onayını alarak anlaşma hükümlerinde değişiklik yapabilir.

Yukarıda izah ettiğimiz hususların varlığı halinde hâkim başkaca bir delil aramaksızın boşanmaya karar verir. Bu şartlardan biri dahi gerçekleşmemiş olursa TMK 166/3. maddesine göre boşanma kararı verilemeyecektir. Diğer bir deyişle şartlardan birinin dahi gerçekleşmemiş olduğu durumlarda anlaşmalı boşanmadan bahsedilemez.